vdzAuxM. Toplum önünde konuşmak, birçok kişi için oldukça zor bir durum olarak görülüyor. Konuşma sırasında heyecanlanmaktan korkan bireyler, kendilerini ifade etmekten çekinerek, sessizliğe bürünüyor. Bu durum, hayatın birçok alanında kısıtlamalara yol açarken, depresyona sürükleyebiliyor. “Kişi, bu korkunun gereksiz yere zihinde büyüttüğünü kabul ettiği zaman kontrolü eline almaya başlamış demektir” diyen Sosyal Fobi kitabının yazarı Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, sosyal fobininin tedavi yöntemleri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, sosyal fobi ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler verdi. Toplumda ortaya çıkmayan, kendini göstermeyen gizli sosyal fobiklerin de olduğunu kaydeden Uzm. Klinik Psikolog Yıldız Burkovik; “Bu duruma genel anlamda çekinme’ diyebiliriz. Ama korkuyla dolu bir çekinme. Her an her dakika birisi eleştirecekmiş gibi bir çekinme. Sanki Rezil olacağım, benimle alay edecekler’ şeklinde bir çekinme” dedi. En çok görülen belirtiler; titreme, terleme, kızarma ve çarpıntı Sosyal Fobi kitabının yazarı Yıldız Burkovik, sosyal fobide en çok görülen belirtilerin titreme, terleme, kızarma ve çarpıntı olduğunu belirterek, şunları söyledi “Bunların çok farklı yansımaları var; sırf kızarma-terleme dediğimiz zaman çok basit ve sığmış gibi kalıyor. Çünkü Herkeste olabilir geçer bu ne olacak ki aman canım sen de’ dendiği zaman, kişi Zaten kimse beni anlamıyor kimse beni anlamayacak’ diyerek, kendisini daha çok kapatıyor. Hedefimiz hep bu tarz olayları durumları düzenleyebilmek ve kişinin kendini kontrol etmesini sağlayabilmek.” Sosyal fobi, psikolojik sorunlara yol açabiliyor İnsanlarla konuşmayan terbiyeli kız’ ve beyefendi çocuk’ların hiçbir terbiyesizliği yoktur; ama arkadaş çevresi de yok. Sosyal fobi bir nevi çocukluk, ergenlikten başlayarak gizli olarak belli bir yaşa kadar gelebiliyor. İşte orada kişiler bu durumu fark ederek başvurdukları zaman gerçekten toparlanma sağlanıyor. Ancak bu toparlanma sürecinin sadece psikolog ayağı olduğu gibi psikiyatrist ayağı da var. Çünkü beyin kimyası değişebiliyor, kişi bu yüzden yoğun depresyona girebiliyor, büyük kaygı bozukluğu yaşayabiliyor veya saplantı takıntılar tekrarlamalar eklenebiliyor. Bunların eklenmesi olasılığına karşın beyin kimyasının düzelmesi amacıyla mültidisipliner şekilde çalışmak gerekiyor. “Hata yapacağım” kaygısı, kaçınma davranışına neden oluyor Kişi arkası dönük oturuyor, hemen yemek yiyor veya başkalarının önündeyken geçip tuvalete gidemiyor, telefonda konuşamıyor ya da yabancı dilde mükemmel konuşuyor; fakat Başkalarının önündeyken hata yapacağım’ kaygısı yüzünden en iyi şekilde konuşan kişi, hiç konuşamamaya başlıyor. O yüzden kaçınma davranışı çok fazla oluyor. Sosyal fobisi olan kişiler, bir konuyu anlatmaya başlayacakları zaman uzun bir konuşma yapacakları yerde o heyecanlanma ya da nefeslerini kontrol edememeleri yüzünden bir dakikadan az bir sürede konuşmasını bitiriyor. Nefes alamıyor, bir an da o çarpıntıyla birlikte terleme ve bedensel tepkiler meydana gelebiliyor.” Korkuların anlamsız olduğunun fark edilmesi, kontrolü sağlıyor Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, “İnsanın karşısına çok farklı şeyler bir anda çıkarsa, tabii ki heyecanlanabilir korkabilir. Hiçbir korkum yok’ diyen insan bile olmadık bir şeye dair bir korku üretebilir. Ama bu korkunun anlamsız olduğu ve gereksiz yere zihinde büyütüldüğünü kişi fark edip öğrendiği ve kabul ettiği zaman zaten kontrolü eline almaya başlamış demektir” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı “Kişi, o sürecin içine girmiştir, bu nedenle tekrar topluluk önüne çıktığı anda beyin o olumlu süreci karşısına getirerek, zihinde artık olumlu bir şekilde karşılaştırma yapacaktır. Dolayısıyla tekrar tekrar aynı süreç olmayacaktır. Sosyal fobi, tedavi edilebilir mi? Öncelikle davranışçı farklı terapilerle birlikte bilişsel davranışçı terapi tekniklerini kullanarak düzeni sağlamak; yanlış inanışları, hatalı davranış ve düşünceleri doğru ve olumlu yöne doğru çevirmek gerekiyor. Sonrasında da bu beklentilerinin aslında çok daha kötü olmadığını ve kendi zihninin bunu yarattığını fark edebilmesi için de biz sanal gözlük, sanal terapi tedavisinden faydalanıyoruz. Kişilerin bedensel tepkisi varsa biofeedback’ denilen bedensel geri bildirim teknikleriyle birlikte kişinin kendini kontrol etmesini, bedenini, nefesini, kalp atışını, ısısını kontrol etmesini öğretiyoruz. O süreci kontrol altına aldıktan sonra genellikle sanal gözlük tedavisine başlayıp farklı noktalara doğru gidebiliyoruz ve ardından olay çözülebiliyor.” Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği Testi için Tıklayınız Güncelleme Tarihi 21 Ocak 2020 Yayınlama Tarihi 30 Ocak 2021 Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Sosyal fobi, sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu endişesi duyulması, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması gibi belirtiler veren bir Anksiyete bozukluğudur. Kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulamak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal, meslekî ya da aile yaşamı olumsuz yönde etkilenir. Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür. * Genel Korkular hemen her durum için geçerlidir.* Özel Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. Başkalarının önünde imza atmak, yemek yemek vs gibi. Sosyal fobide en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir. * Çarpıntı* Titreme* Terleme* Kaslarda gerginlik* Midede rahatsızlık hissi* Göz temasından kacınma* Göğüste sıkıntı hissi* Sıcak ya da soğuk basması* Başta ağırlık hissi – Başağrısı.* Konsantrasyon eksikliği.* yüz kızarması. Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlayan belitiler bir gün iş güç yapmayı da engellemeye başlarsa işi için tedavisi şart bir durum haline bu belirtiler kişide derin bir korku ve heyecan hali lie birlikte görülür. Korkulan durumlardan kaçıma davranışı genellikle çok belirgindir. Ve bazen tam bir sosyal yalnızlıkla sonuçlanabilir. Korkulan durumlarda kaçınmak için olmadık şeyler yaparlar. Bir seminer vermesi gereken kişinin seminer iptal olsun diye ayağının kırılmasına bile sevineceğini söylemesi hatta bunun için dua ettiğini söylemesi olayın ne kadar sıkıntı verici olduğunu anlatmak için yeterlidir. Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar. * Topluluk önünde konuşmak.* Bir işle uğraşırken seyredilmek.* Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.* Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.* Misafir kabul etmek.* Başkaları ile tartışmak.* Toplulukta telefonla konuşmak.* Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak.* İlgi odağı olmak.* Başkalarının önünde yazı yazmak. Sosyal fobi belirtilerini bazen kişi kaygı belirtilerinden birisiymiş gibi düşünebilir. Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yalnızlığa yol açabilir. Başlangıç yaşı sosyal fobide çok erkendir. Hastaların %40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların %40’ında ise sosyal fobi olduğu belirtilmektedir. Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır. Yine birçok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün süperegoyu baskılaması daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. İntihar düşünceleri ve girişimleri sosyal fobide yaşanan sıkıntıya bağlı olarak sık görülmekle birlikte sosyal fobiye başka psikiyatrik rahatsızlıklar ilave olduğunda daha da artmaktadır. Dolayısıyla sosyal fobi bir an önce tanınmalı ve tedavi vikipedi Öncelikle şunu kabullenmekle başlamanızı öneririm Bu problemi aktif olarak siz çözeceksiniz. Eğer hiçbir girişimde bulunmaz ve kabuk tutmuş bir yaranın iyileşmesini beklercesine SFnin kendiliğinden sizi terk etmesini beklerseniz bu bekleyiş ömrünüzün sonuna kadar sürebilir. Günün birinde bir kurtarıcının gelip büyülü değneğiyle omzunuza dokunarak sizi bambaşka bir insana dönüştürüvermesi de ne yazık ki gerçekleşme ihtimali çok düşük bir hayaldir. Diyeceğim o ki çözüm sizdedir. Bu problem siz isterseniz, inanırsanız ve çaba gösterirseniz çözülür. Siz çözümün yalnızca nesnesi değil, aynı zamanda öznesi olacaksınız. Öyleyse “içinizdeki devi uyandırıp” yola koyulun ve “kendi omzunuza tırmanın. Başka nasıl yükselebilirsiniz ki?..” İstemek çözümün doğal bir parçası ve olmazsa olmaz bir koşuludur. SFyi yenmeyi ne kadar fazla isterseniz onun üzerine cesaretle gidebilmek için o kadar fazla güç bulursunuz kendinizde. SFsiz bir yaşama kavuşmayı gerçekten de çok istiyorsanız, sanki çölde susuz kalmış da suya kavuşmayı ister gibi tüm kalbinizle, yana yakıla istiyorsanız sizi bu isteğinizden alıkoyabilecek engelleri aşabilmeniz çok daha kolay olacaktır. Peki, SFyi yenme isteğinizi nasıl arttırabilirsiniz? “Acıdan kaç, hazza koş” ilkesini kullanarak kendinizi motive edebilirsiniz. Bunun için kendinize iki soru sorun SFyi yenersem neler kazanırım? SFli kalırsam neler kaybederim? Bu sorular üzerinde iyice düşünün. “SFyi yenersem daha iyi bir hayatım olur.” gibi çok genel ve muallak ifadelerle yetinmeyin. SFden kurtulursanız elde edebileceklerinizi ve SFli olmaya devam ederseniz yaşayacağınız olumsuzlukları spesifik örnekler bularak bir liste halinde yazın. Böyle bir liste vazgeçmeyi düşündüğünüz çöküntülü zamanlarınızda güdülenip yeniden harekete geçebilmeniz için size destek sağlayabilir. İnanç çok etkili bir güçtür. Birşeyi başarabileceğinize kesin olarak inanmışsanız zorluklar sizi asla yıldıramaz. İnanmışsanız kendinizi amacınıza adayabilirsiniz. Ve adanmışsanız adımlarınızı dönüşü olmayan bir kararlılıkla atar, bitmez tükenmez bir enerjiyle hiç yılmadan devam edersiniz yolunuza. SFden kurtulabileceğinize inanmakta zorluk çekiyorsanız neden inanmadığınızı sorun kendinize. Öne sürebileceğiniz tüm kanıtlar tek tek çürütülebilir. Şu ana kadar SFli olmanız ve dahi bundan önceki girişimlerinizden sonuç alamamış olmanız bundan sonra da SFli kalacağınızı göstermez. NLPde derler ki Bir insan birşeyi başarabiliyorsa bunu bütün insanlar başarabilir. İş bu varsayımdan hareketle biz de deriz ki Bu illetin canına okumuş insanlar varsa -ki vardır- SFyi yenebileceğinize inanmamanız için hiçbir gerekçeniz yoktur. Başarıya olan inancınızı güçlendirecek en büyük etken ise başarabileceğinizi bizzat deneyimleyerek görmenizdir. Bana göre SF çevrenin tutum ve davranışlarına karşı kişinin zihninde oluşan tepkilerin sonucudur. Şu halde SFnin temelinde yatan bu sonradan edinilmiş düşünce, inanç ve koşullanmalardan arınıp öze dönerek bebeklikteki SFden uzak bakış açısını yeniden kazanmak problemi kökünden çözecektir. Bunlar insana çevre tarafından empoze edilmiştir. Kendinize kızıp da hakaret ettiğinizde kullandığınız kelimelere dikkat ettiniz mi hiç? Belki de onlar ana babanızın, arkadaşlarınızın, öğretmenlerinizin size hakaret etmek için kullandığı kelimelerin aynısıdır. İşte bunun gibi, “Başkaları ne der?” sorusunu sorup durarak sizi yargılayan, suçlayan aşağılayan; size kusursuz olmayı, herkesi memnun etmeyi ve attığınız her adımda başkalarının onayını almayı hedef göstererek sırtınıza taşınmaz ağırlıklar yükleyen içinizdeki bu ses, içinizdeki ana babanın, yani gerçek ana babanızın tutum ve davranış kalıplarının, yani toplumsal normların, yani başkalarının beklentilerinin sesidir. SFden kurtulmak istiyorsanız bu sesi kısın artık. İçinizdeki çocuğun ezilmesine daha fazla izin vermeyin. Hissetmek istemediğiniz duyguları hissettiğiniz zaman kendinizi azarlamak yerine duygularınızı olduğu gibi kabullenmeyi deneyin. İçinizdeki çocuk şefkat elinizi uzatmanızı istiyor sizden; itilip kakılmayı, sövülüp dövülmeyi değil. Tutun elinden ve kaldırın onu. Şundan emin olabilirsiniz ki o çocuk kendini güvende hissetmedikçe siz asla rahata kavuşamayacaksınız. Bütün insanlar hata yapar. Hata yapmak insan olmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Hiçbir insan kusursuz değildir. Mükemmele ulaşmak için uğraşmak boşunadır. Mükemmeliyetçiliği bırakın. Bir ütopya uğruna kendinizi daha fazla tüketmeyin. Mükemmel iyinin düşmanıdır; iyiye razı olun. “Ya hep ya hiç” anlayışıyla hareket etmeyin. Hepsini elde edemediğinizin hepsini terk etmeniz gerekmez. “Zorunda olmak”tan vazgeçin. “Yapmalıyım” yerine “yapabilirim”i koyun. Ve yapabildiğiniz kadarıyla yetinin. Beklentilerinizi ulaşabileceğiniz seviyelerde tutun ki sürekli olarak hayal kırıklığı yaşamaya mahkum olmayasınız. Kendinizden daha az şey beklerseniz başarılarınızdan daha çok tatmin sağlarsınız. Oysa mükemmeliyetçilikten vazgeçmedikçe kendinizden asla memnun olamayacaksınız. Herkesi memnun etmeye çalışmayın. İnsanlar kültür, inanç, bilgi, zeka, alışkanlık ve yaşam koşulları bakımından aynı olamayacaklarına göre dünyayı da aynı şekilde algılamazlar. Sizin çok değer verdiğiniz birşey başka bir insana saçma ve anlamsız gelebilir. Her bir insanın kabullerini, değerlerini ve sizden beklentilerini belirleyip ona göre davranmaya çalışsanız bile -ki böyle bir çaba içerisine girmeniz kendinizden vazgeçmeniz demektir- herkesi memnun edebilmeniz, herkesin beğenisini, onayını ve sevgisini kazanabilmeniz mümkün değildir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, sizi ve/veya yaptıklarınızı onaylamayacak, beğenmeyecek, reddedecek birileri mutlaka olacaktır. Öyleyse herkesi memnun etme çabasını bırakın. Hayır demeyi öğrenin. Size teklif edilen her yükü hiç istemediğiniz halde sırtlanırsanız -zaman ve enerji kaybınız bir yana- insanların sizi kullandığını, sömürdüğünü düşünerek zayıflık ve acziyet hislerine kapılabilirsiniz. Yeryüzünde sizi hiç tanımayan ve sizin ne yaptığınızı hiç umursamayan milyarlarca insan yaşıyor. Çevrenizdeki insanların da sizi düşünüp durmaktan daha önemli meşguliyetleri vardır herhalde. Buna rağmen yine de “Başkaları ne der?” kaygısına karşı “Başkaları ne derse desin!” bilincini hakim kılamıyor, başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü hesaplamaktan kendinizi alıkoyamıyorsanız bari olumlu şeyler düşündüklerini varsayın. Örneğin “SFli olduğumu açıklarsam zayıf biri olduğumu sanacaklar.” yerine “Bunu açıklayabildiğime göre beni cesur biri olarak görürler.” gibi bir varsayımda bulunabilirsiniz. Bu varsayımın gerçeği yansıtıp yansıtmaması önemli değildir. Önemli olan işe yarayıp yaramamasıdır. Zaten insanların aklını okuyamıyorsanız tam olarak ne düşündüklerini hiçbir zaman bilemezsiniz. Öğrendiğim kadarıyla SF tedavisinde en çok kullanılan psikoterapi yöntemi bilişsel davranışçı tedavidir. Bilişsel tedavi ile bu sitede bahsedilenler gibi SFyi besleyen düşünce ve inanç kalıplarının değiştirilmesi, davranışçı tedavi ile de korkuların üzerine gidilip onlarla yüzleşilmesi öngörülür. Basit diğer adıyla özgül fobilere karşı kullanılan davranışçı tedavinin duyarsızlaştırma tekniği SFye karşı da etkili bir çözüm yoludur. Teknik, korkulan obje veya durumla belli aşamalar sonucunda karşılaşılmasını içerir. Örneğin [sağdaki şekilde görüldüğü gibi] yılan korkunuz varsa önce bir ip parçasını, sonra bir solucanı, daha sonra da yılanı hayal edersiniz. Sonuçta gerçek dünya’da da yılanla yüzleşir ve böylece fobinizin üstesinden gelebilirsiniz. Bu uygulama SFye nasıl uyarlanabilir? Topluluk önünde konuşmaktan korktuğunuzu varsayalım. İşe topluluk önünde konuştuğunuzu hayal ederek başlayacaksınız. Sessiz, sakin, rahat bir yere oturun veya uzanın. Dikkatinizin dağılmaması için gözlerinizi kapatabilirsiniz. Konuşma yapmayı planladığınız mekanı ve orada bulunan insanları kafanızda canlandırın. Tüm duyu organlarınızı kullanarak ortamı yaşamaya çalışın. Konuşmaya başladıktan sonra kaygılarınızın dağılıp gittiğini hayal edin. Bedeniniz rahatlayıncaya kadar bunu tekrarlayın. Kendinizi bu konuşmayı başarmış olarak görün. Felaket senaryoları yazmayın. Beyin kendisine ne söylenirse onu yapar; neye odaklanırsa ona ulaşmaya çalışır. Topluluk önünde konuşmaya kalkıştığınız zaman kalp atışlarınızın şiddetlendiğini, sırılsıklam terlediğinizi, yüzünüzün kıpkırmızı olduğunu, sesinizin soluğunuzun kesildiğini ve söyleyeceğiniz herşeyi unuttuğunuzu hayal eder ve öyle olacağına inanırsanız sonuçları üretirken elinde ne malzeme varsa onu kullanan beyniniz, bedeninizin ilgili bölümlerine komutlar göndererek kurguladığınız bu felaket senaryosunun gerçekleşebilmesi için elinden geleni yapar ve sizi yalancı çıkarmamayı başarır. Onun için beyninize başarı mesajları aşılayın, başarısızlık değil. Şimdi sıra hayalinizde başarıyla tamamladığınız konuşmayı gerçek hayat’ta da uygulamada. Çıkın ve konuşun. Dinleyicilerin hakkınızda ne düşündüğüne odaklanmayın. Siz konunuzla ilgilenin. Başlangıçta biraz kaygılansanız bile bunun kısa süre içerisinde geçeceğini söyleyin kendinize. Muhtemelen de öyle olacaktır. Konuşma sırasında da konuşmadan sonra da kendinize karşı yıkıcı değil, yapıcı olun. “Lanet olsun, heyecanlandım işte! Yine sesim titredi. Kim bilir neler düşündüler hakkımda. Böyle olacağını biliyordum zaten!” diyerek mükemmeliyetçi bir tavır takınırsanız girişiminiz ters teper. Bardağın dolu tarafını görün. Konuşma cesaretini gösterebildiğiniz için kendinizi takdir edin. “Olabilir, buraya çıkmam bile büyük bir başarı. Aferin bana. Zamanla daha iyi olacak.” gibi olumlu değerlendirmelerde bulunun. Kaçınmak yerine korkuların üzerine gitme işlemi yüzleşme, teşhir, maruz bırakma veya eylem olarak isimlendirilebilir. Eylem bir sınır genişletme operasyonudur. Korkularınızın üzerine giderek kendinize daha geniş bir hareket alanı oluşturabilirsiniz. Eylem sayesinde yapmaktan çekindiğiniz işleri yapabilmenin aslında o kadar da zor olmadığını yaşayarak görebilirsiniz. Bu sizde güven oluşturur ve böylece daha ileri adımlar atabilmek için yaslanabileceğiniz ikna edici referanslarınız olur. Genel bir SFniz varsa her türlü eylem işinize yarayabilir. Örneğin tanımadığınız birine selam verebilir, saati sorabilirsiniz. Kendinize bir kasıtlı hata uygulama listesi hazırlayabilir, hatta basit hataların ötesinde burnunuza küpe takıp dışarıya çıkmak, bakkaldan 40 gram zeytin istemek gibi fantastik eylemlerde bulunabilirsiniz. Ayrıca derste soru sormak, iş toplantısında görüş belirtmek, arkadaşlarınıza fıkra anlatmak gibi girişimleri içeren bir eylem planı hazırlayabilirsiniz. Uygulamaya geçmeden önce listenizdeki eylemleri kolaydan zora doğru sıralayın ve bu sıraya göre hareket edin. Yere bakarak yürümek, konuşurken göz kontağına girmemek, derslerde ilk sırada oturmamak gibi alışkanlığa dönüşmüş kaçınmalarınızı da belirleyip sona erdirin. İletişim becerilerinizi geliştirin. Beden dili, aktif dinleme, empati gibi konuları öğrenin. Çevrenizdeki insanları gözlemleyin. Başarılı bulduğunuz, beğendiniz kişileri örnek alabilirsiniz. Sizi ateşleyebilecek, motive edebilecek; potansiyelinizi görmenize, “Ben neymişim be abi!” demenize yardımcı olabilecek; neyi nasıl yapabileceğiniz konusunda size yol gösterebilecek kişisel gelişim kitapları okuyun. Ve elbette okumakla yetinmeyin. Öğrendiklerinizi uygulamaya koyun. SFli olduğunuzu birilerine açıklarsanız SFnin üzerinizdeki olumsuz etkisi azalabilir. Kendinize yakın bulduğunuz birine, belki bir arkadaşınıza sorununuzu anlatabilirsiniz. Bu işi yumuşak bir giriş yaparak kolaylaştırabilirsiniz. Ya da önce sizi rahatsız eden SF dışındaki kişisel bir konudan bahsederseniz psikolojideki karşılıklılık ilkesine göre muhatabınız da kendi dünyasından birşeyleri sizinle paylaşma isteği duyar ve böylece itirafta bulunabilmek için uygun bir ortam yakalayabilirsiniz. İsterseniz damdan düşer gibi söyleyiverin gitsin. Siz nasıl uygun görürseniz… Kısacası içinizi dökmek birçok durumda rahatlatıcı bir etki gösterir. Söyleyin, kurtulun. Anlatın, rahatlayın! Zihnin derinliklerine telkin yoluyla inançlar aşılamak için etkili bir araç olabilen hipnoz SF için de kullanılabilir. Varsayım o ki hipnoz ile bilinçaltına ulaşılıyor ve zihin hipnoz sırasında telkine daha yatkın hale geliyor. Böylece kişinin kendisine söylenilenleri kabul etmesi kolaylaşıyor. Bu yönüyle hipnoz SFyi besleyen hatalı inançların değiştirilmesini kolaylaştırabilir. İlgilenirseniz yüz kızarmasını ortadan kaldırmaya yönelik bir cerrahi müdahale gibi ürkütücü çözüm önerileri de var. İlaç tedavisi konusunda ise esas olarak SFye karşı kullanılan ilaç türlerinin değil, ilaçların etkisinin inançların etkisinden bağımsız olmadığı gerçeğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum. “Çoğumuz plesebo denilen, ilaç olmadığı halde hastaya ilaçmış gibi verilen boş hapların etkisini biliriz. Aktif hiçbir özelliği olmayan bu boş hapların, yapılan deneylerde hastalar üzerinde çoğu kez kesin etkiler yaptığı görülmüştür. Hastalıkları ortadan kaldırmada inancın gücünü öğrenen Norman Cousin, “İnançlar her zaman sadece gerekli değildir. İnanç, aynı şekilde her zaman iyileştiricidir”, şeklinde bir sonuca ulaşmıştı. Kanayan ülseri olan bir grup hasta üzerinde, çarpıcı sonuçlar veren bir plesebo çalışması yapılmıştır. Hastalar iki ayrı gruba bölündüler. Birinci gruba, hastalığı kesinlikle iyileştirecek yeni bir ilaç verildiği açıklandı. İkinci gruptakilere etkileri hakkında çok az şey bilinen bir ilacın kendilerine denenmek üzere verildiğini söylediler. İlk grupta hastaların % 70′inde önemli oranda bir iyileşme görüldü, ikinci grupta bu oran sadece % 25 idi. Her iki gruba da tıbben hiçbir özelliği olmayan boş ilaçlar verilmişti. Aradaki tek fark inanç sistemlerinin kabulüydü. Zararlı etkileri bilinen ilaçların verildiği insanlar üzerinde yapılan çalışmalar daha da çarpıcıdır. Bu hastalara zararlı ilaçların kendilerinde olumlu sonuçlar vereceği söylendiğinde; gerçekten onlar üzerinde bu ilaçların neden olduğu hiçbir hastalığa raslanmamıştır. Dr. Andrew Weil de çalışmalarında uyuşturucunun hemen hemen uyuşturucu kullananın beklentileriyle aynı etkiler gösterdiğini bulmuştur. O, bir doz antifamin verilen bir kişinin kendisini yatışmış ya da barbiturate verilen kişinin kendisini uyarılmış hissedebileceğini keşfetti. Weil, “İlaçların sihiri içeriğinde değil, ilaçları kullananın zihninde yatar” şeklinde bir sonuca ulaştı. Tüm bu örneklerde sabit olan şey sonuçların en çok inanç tarafından etkilenmesidir.” * Az zamanda çok şey bekleme yanılgısına düşmeyin. SF birdenbire oluşmadı, birdenbire de gitmeyecek. Ektiğiniz değişim tohumu meyvesini kısa süre içerisinde vermeyebilir. Olgun bir ağacın habercisi olan fidanı meyvesiz diye ezmeye kalkışmayın. Kişisel deneyimlerim bana değişimin devrimle değil, evrimle geleceğini öğretti. Sabırlı olun. Çocukken birkaç kez düştüğünüz için beşiğinize dönüp yürüme çabasından vazgeçseydiniz yürümeyi hiçbir zaman öğrenemeyecektiniz. SFyle başa çıkmak da düşe kalka öğrenilir. Hiç düşmemeyi değil, düştüğünüz zaman kalkabilmeyi amaçlayın. Ve her düştüğünüzde yerden birşeyler almaya bakın. Düşüşlerinizi, başarısızlıklarınızı, hatalarınızı öğrenme fırsatı olarak görün. Geriye dönüp geçmişi değiştirebilmeniz mümkün değildir; artık olan olmuş, yaşanan yaşanmıştır. Ama geçmişte olup bitenlere yüklediğiniz anlamı değiştirebilirsiniz. SFnin olumlu yönlerini, size kazandırdıklarını keşfedebilirseniz şu ana kadar onun yüzünden yaşadıklarınızdan duyduğunuz acıları hafifletebilirsiniz. Örneğin SF sayesinde uyanıp arayışa çıkmış ve değişim sürecine girmiş olabilirsiniz. SFli olmanızda pay sahibi olduğunu düşündüğünüz kişileri de affedin. Geçmişte birileri size zarar verdiyse şimdi kendinizi cezalandırmak niye? Keskin sirke kendi küpüne zarar verir. Kin gütmek kendinizi yaralar. Zaten onlar size kötülük yapma niyetinde değillerdi ve kendi koşulları içerisinde bildiklerinin en iyisini yapmaya çalıştılar. Böyle bakarsanız affetmeniz kolaylaşabilir. Bağışlayın ve kurtulun. Geleceğe umutla bakın ve sakın umudunuzu kaybetmeyin; çünkü “umudunu kaybeden bir insanın kaybedecek başka birşeyi kalmamıştır.” Korkularınızı kabullenin, korktuğunuz için kendinizi suçlamayın ama aynı zamanda cesur olun. Cesaret korkusuzluk değil, korkuya rağmen korkulan şeyin üzerine gidebilme gücüdür. Eylemleriniz korkularınızın üzerinde olsun ki korkuyu dize getirebilesiniz. Siz kaçtıkça korku çığ gibi büyüyerek sizi kovalamaya devam edecektir. Öyleyse kaçmayı bırakın. Umudunuzu kuşanın, kalkın ve yürüyün! Korkunuzun üzerine gidip korkunuzla yüzleşecek, bol bol hata yapacak ama yine de vazgeçmeyecek, yılmayacak, pes etmeyecek ve işte o zaman “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer” kazanacaksınız… Anthony Robbins – Sınırsız Güç
Psikolojik rahatsızlıklarla geçen bir yaşam kolay bir yaşam değildir ve çoğu kez bu durumları yeterince anlamayan ve/veya yanlış anlayan kişiler yüzünden daha da zorlaşmaktadır. Sosyal kaygı bozukluğuna sahip kişiler günlük yaşamlarında, toplum içinde diğer insanların fark bile etmeyecekleri zorluklarla başa çıkmaya çalışırlar. Bu yazımızda da sosyal kaygıya sahip insanlardan alıntılar yaparak sosyal kaygıya dair bilinçliliği arttırmayı hedefliyoruz. Sosyal fobi bir seçim değildir. “İnsanların herkes gibi olmayı ne kadar çok istediğimi ve bu kadar fazla şeyden etkileniyor olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmesini isterdim.” Kaitlyn Michaud Bu durum aileler ve arkadaşlar tarafından anlaşılması zor olabilir. “Evet biliyorum düşündüklerimin çoğu mantıklı değil. Sizin de anlamanız zor biliyorum ama bunu aşmaya çabalıyorum.” Elise Dickey Sosyal fobi bırakılabilecek bir şey değildir. “Bunu artık aşmamın söylenmesi işleri daha kötü hale getirmekten başka bir şeye yaramıyor. Sorunu olan insanlara bunu aş artık diyemezsiniz.” Jackie Alvarez Sosyal fobi kolaylıkla tedavi edilecek bir şey değildir. “Bu durum yıllardır benimle ve kurtulmak için yıllardır çabalıyorum. Oradan bakınca neşeli ve kararlı görünebilirim ama içimde dengesini kuramamış bir şeyler var.” Gina Carpenter Sosyal fobi tahmin edilemez. “keşke kaygımın ne zaman artacağını önceden bilebilsem ama maalesef bu tahmin edilemez bir durum. Bazen ortada hiçbir şey yokken oluşuveriyor.” Desiree Herron Sosyal fobi utangaçlık değildir. “Bu utangaçlık gibi gelip geçici bir şey değil. Sosyal kaygı karşındakiyle sıradan bir konuşma yapmanı bile engelleyebilecek bir hastalık.” Geleen Marie Friemel Sosyal fobi sadece kafanın içinde olan bir şey değil. “Sahip olduğumuz kaygı beyinde oluşuyor ve tüm vücudumuzu etkiliyor. Bizim beyinlerimiz yaşanan olaylara daha farklı cevap veriyor ve biz bunu kontrol edemiyoruz, yani basitçe başa çıkılabilecek bir şey değil.” Katy Connell VenderLoop Sosyal fobinin her zaman bir açıklaması yoktur. “Hissettiklerimin her zaman bir açıklaması olmuyor ya da her zaman bir tetikleyici de olmuyor. ” Jennifer Loffer Destek olmak için sosyal fobiye dair her şeyi bilmenize gerek yok. “Beni anlamaya çalışmanıza gerek yok. Ben bile anlamıyorum ki. Sadece beni sevip desteklemenize ihtiyacım var. ” Tiffany Robinson Sosyal fobisi olan insanlar davet edilmek isterler. “Yapılan planlara katılamıyorum çünkü evdeyken çok daha iyi hissediyorum. Kalabalığa karışmak benim için zor olduğundan evde kaldığım zamanlarda bile davet edilmeyi ve dışlanmamayı tercih ederim” Claire Salandie
Bu düşünceler neticesinde kişiler yeterli performanslarını sergileyemezler veya performans sergilemekten kaçınırlar. Sosyal fobi, diğer adıyla sosyal anksiyete bozukluğu toplumda en çok görülen rahatsızlıklardan biridir. Psikiyatrist Dr. Burak Toprak, sosyal fobisi olan kişilerin günlük yaşamlarında maruz kaldıkları problemleri, tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ve bu kaygıların çözülmesi gerektiğinin altını çizdi. DAVRANIŞLAR, SÖYLEMLERDEN DAHA AÇIK FİKİRLER VERİR! Genellikle bir sunum yaparken rahatsız olurlar, yüzlerinin kızaracağını, seslerinin titreyeceğini, tuhaf görüneceklerine dair kaygıların insanlar tarafından anlaşılacağını ve rezil olacaklarını düşünürler. Bazen en yakın arkadaşları ile keyifli bir sohbet yaparken masalarına oturan pek fazla tanımadıkları insanlar nedeniyle konuşmayı sürdürmekten vazgeçip dinleyici olmayı yeğlerler ve bir müddet sonra ortamdan sıkılmaya başlarlar. Toplu bir ortama girdiklerinde otobüs, metro, kafe, lokanta vb. gerginlik hissederler. Sanki insanlar ona bakıyorlar, bir tuhaflık olduğunu düşünecekler ve onunla ilgili yorum yapacaklar gibi düşünceler toplu ortamlara girmelerini engelleyebilir. Sosyal fobisi olan bireyeler kendi kişisel haklarını bile çoğu zaman savunmak istemezler. Örneğin, bir satıcıya verdikleri paralarının arta kalan üstünü bile istemekte tereddüt yaşarlar. Hiç tanımadıkları insanlara dahi, basit bir yol tarifini sorarken bile heyecana kapılırlar. Genellikle çevreleri tarafından son derece uyumlu olarak bilinirler ve çok beyefendi, hanımefendi yakıştırmasına maruz kalırlar. SOSYAL FOBİ BİR KİŞİLİK ÖZELLİĞİ DEĞİLDİR Genellikle çocukluk yıllarında başlayan bu durum nedeniyle kişi tüm yaşamını bu duruma göre dizayn etmeye çalışır. Toplu ortamlardan olabildiğince kaçınır, tek başına herhangi bir aktivite yapmak istemez, okul ya da iş yaşamındaki sunumlardan bir bahane ile kurtulmaya çalışır. Kişi genellikle bu durumun bir kişilik özelliği olduğunu düşünür ve tedavi arayışına girmek istemez ya da olumsuz bir tedavi deneyimi bu durumun düzelmeyeceğine dair yanlış inanışı pekiştirir. Sosyal fobisi olan kişiler toplum içinde telefonla konuşamama, küçük bir grup etkinliğinde bulunamama, toplum içinde yemek yiyememe, yetkili biri ile veya dinleyiciler önünde konuşamama, başkaları tarafından izlenirken çalışamama, yazamama, çok iyi tanımadığı biriyle yüz yüze konuşamama, romantik bir ilişki için insanlara yakınlaşamama ve ısrarcı bir satıcıya karşı koyamama gibi tedirginlikler yaşayabilir. SOSYAL FOBİ TAMAMEN TEDAVİ EDİLEN BİR HASTALIKTIR Sosyal fobi bir düşünce, beyin hastalığıdır. Unutmayın kişilerin davranışları, söylediklerinden daha açık fikirler verir. Bu hastalığın sizi rahatsız ve huzursuz hissettirdiğini kendinize itiraf edin. Yani bir şekilde kabullenmelisiniz. Kendinize dürüst olun. Sosyal fobi tedavisinde kullanılan ilaçlar ve/veya psikoterapi tedavisi ile son derece başarılı sonuçlar alınabilir. Bu rahatsızlığı çözmek için ilk adımı atmanız, hayatınızı daha yaşanabilir bir hale getirebilir. Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak psikiyatristburaktoprakInstagram psikiyatristburaktoprakYouTube – Psikiyatrist Dr. Burak Toprak
sosyal fobi nasıl yenilir biliyor musunuz okuyun öyleyse